Abese suresi, Mekke döneminde inmiş olup 42 ayettir. Sure adını, birinci ayette geçen ve “yüzünü ekşitti” manasına gelen “Abese” kelimesinden almıştır. Sûrede Hz. Peygamber uyarılıyor ve nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendiriliyor. Ayrıca öğüt ve uyarının kimler için faydalı olacağı konusunda dikkati çekilerek, kalpleri öğüt almaya yatkın ve istekli kimselerle ilgilenmesi tavsiye ediliyor. Hz. Peygamberin, dünya nimetleriyle şımararak küstahlaşan kimselere karşı tebliğden başka bir sorumluluğunun olmadığı bildirilen sûrede Hakikatin apaçık ortada olduğu, dileyenin ona talip olabileceği, asıl ilgi gösterilmesi gerekenlerin hidayete ulaşmaya istekli kimseler olduğu ifade ediliyor. Allah’ın nimetlerinden bahsedilerek insanın nankörlüğüne dikkat çekiliyor. Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı kıyamet gününe değinilen sûrede Allah’ın verdiği nimetlerin hakkını vermeyenlerin, Rabbinin emirlerini yerine getirmeyenlerin acıklı sonu anlatılıyor.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1. (Peygamber) yüzünü ekşitti ve çevirdi.
2. Kör adam yanına geldi diye.
3. (Ey Resul!) Nereden bileceksin belki de o (senden öğrenecekleriyle cehalet kirinden) arınacaktı?
4. Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecekti.
5. Fakat (senin öğüdüne) tenezzül etmeyen kimseye gelince;
6. Sen, bütün ilgiyi ona gösterdin.
7. Oysa onun arınmasından sen sorumlu değildin.
8. Ama sana koşarak gelen kimse var ya;
9. İşte o, Allah’a karşı gelmekten sakınarak sana gelmişken,
10. Sen ona aldırış etmeden oyalandın (onunla ilgilenmedin).
11. Dikkat et, bir daha böyle yapma! Çünkü o (Kur’an) bir öğüttür.
12. Dileyen ondan öğüt alır.
Bu âyetler öğüt almak için Hz. Peygambere gelen ve kendisiyle gerektiği kadar ilgilenilmeyen bir âmâ için nazil olmuştur. Rivayet olunur ki; Hz. Peygamber Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden birisiyle konuşurken bu sırada sahabelerden âmâ olan İbni Ümmi Mektûm Hz. Peygamberin yanına gelerek bir şey öğrenmek istedi. Hz. Peygamber Kureyş kabilesinden gelen ve maddi durumu da iyi olan kişiyle konuşurken âmâ sahabeye ilgi göstermedi. Sık sık sözü kesilen Hz. Peygamber de hoşnutsuzluğunu yüz ifadeleriyle açığa vurdu. Bu durumdan âmâ sahabe rahatsızlık duymuş olacak ki Allah bu âyetleri gönderdi ve böylece nasıl davranılması gerektiği konusunda hem Hz. Peygambere hem de onun şahsında bütün inananlara davranış dersi verdi.
13. O (Kur’an, Allah katında) çok değerli sahifelerdedir.
14. Yüce ve (her türlü çelişkiden uzak) tertemiz (sahifelerde)
15-16. (O Kur’an) şerefli, itaatkâr ve güvenilir meleklerin vasıtasıyla indirilmiştir.
17. Kahrolası (inkârcı) insan, ne kadar da nankördür.
18. Allah, onu hangi şeyden yarattı (hiç düşünmez mi)?
19. Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona (en güzel surette) şekil verdi.
20. Sonra da ona (yaşama ve kavrama) yolunu kolaylaştırdı.
21. Sonra (kısacık bir ömrün ardından) onu öldürecek ve (cesedini) kabre koyacak.
22. Sonra, dilediği zaman onu tekrar diriltecek.
23. Hal böyleyken o, Rabbinin emrettiğini yerine getirmedi (inanmadı ve Allah’ın istediği gibi yaşamadı).
24. Bir de insan, yiyip içtiği şeylerin nereden geldiğine bir baksın.
25. Biz, suyu (yağmuru) bol bol yağdırdık.
26. Sonra toprağı (bitkileri çıkarmak için) göz göz yardık.
27. Böylece onda taneler bitirdik.
28. Üzüm (bağları) ve yoncalar,
29. Zeytin (ağaçları) ve hurmalıklar,
30. Boyları birbiriyle yarışan sık ağaçlı bahçeler,
31. Meyveler ve çayırlar (yetiştirdik).
32. (Bütün bunları) sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için yaptık.
33. Kulakları sağırlaştıracak o kıyamet gürültüsü geldiği zaman.
34-35-36. O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacak. Bkz. 23/101, 31/33, 34/54
Burada verilmek istenen mesajın anlam bütünlüğü, Mü’minûn 23/101 “O gün kan bağları bile işe yaramayacaktır”, Lokman 31/33 “Hiçbir anne-babanın çocuğuna yarar sağlayamayacağı ve hiçbir çocuğun da anne-babasına fayda veremeyeceği günden sakının!” Meryem 19/95 “Onların hepsi kıyamet günü O’na tek başına gelecektir” ayetleriyle sağlanırsa daha müessir olur.
37. O gün, onlardan her birinin kendine yetecek bir derdi vardır.
38. O gün birtakım yüzler vardır ki, parıldarlar,
39. Gülerler (ve) sevinirler.
40. O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.
41. Onları karanlık ve karalık kaplayacaktır.
42. İşte onlar, inkârcılardır, günaha dalanlardır.