Alak suresi, Mekke döneminde inmiş olup 19 ayettir. Sure adını ikinci ayette geçen ve “embriyo/yumurta/kan pıhtısı” anlamına gelen “Alak” kelimesinden almıştır. Okumanın ehemmiyetine vurgu yapılan sûrede insanın neden yaratıldığına dikkat çekiliyor. Kendini her konuda yeterli gören insanın fütursuzca azdığı ve bunun acı sonuçları anlatılıyor.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
Burada “okumak” tan kastedilen sadece yazılı bir metni ya da aktarılan bir pasajı okumak değil, insanın anlaması ve kavraması gereken bütün nesneleri, objeleri, etrafında olup bitenleri, kendini, kâinattaki varlıkları, varlıklardaki harikulade özellikleri idrak etmesi, algılaması, yorumlaması ve anlamasıdır. Ayette, sadece okumaya değil aynı zamanda yaratmaya da vurgu yapılıyor. Zira hem insandaki okuma yeteneğini ve imkânını hem de onun anlamaya ve kavramaya çalıştığı bütün varlıkları ve varlıklardaki muhteşem incelikleri Allah’n yarattığının bilinmesi isteniyor. Nitekim bir sonraki ayette de insanın yaratılış maddesine dikkat çekilerek Allah’ın yaratma mucizesine atıfta bulunuluyor.
2. O Rabbin ki, insanı embriyodan/yumurtadan yarattı.
3. Evet, oku! Senin Rabbin büyük lütuf sahibidir.
4. O, insana (bilgiyi) kalemle öğretti.
5. İnsana bilmediği şeyleri de öğretti.
6-7. Gerçek şu ki, insan ne zaman kendisini yeterli görse (kimseye muhtaç olmadığına kanaat getirse) fütursuzca azar (kendini tanrılaştırır).
İnsan, elindeki emanet varlıklar çoğaldıkça onların gerçek sahibinin kendisi olduğunu, onları kendi kudretiyle elde ettiğini ve Hümeze 104/3. ayetinde buyrulduğu gibi “malının kendisini ebedi kılacağını” sanır. Böylece bu varlıkları imtihan için kendisine emanet eden Allah’ı unutur. İşinde çalıştırdığı insanların rızkını kendisinin verdiğini sanır ve onları birer kul olarak görmeye başlar. Kendisinin, rızıkların taksiminde sadece bir aracı olduğunu ve fakat görev dağılımında farklı yerde istihdam edildiğini ve elindeki fani varlıkların her an bir başkasına devredilebileceğini düşünmez. Bu şımarıklıkla kendini firavunlar gibi tanrılaştırır.
8. Oysa dönüş yalnızca Rabbinedir.
9-10. Allah’a yönelen bir kulu engelleyeni gördün mü?
11. Gördün mü o (inkârcıyı)? Ya onun engellediği kimse doğru yolda ise?
12.Yahut kötülüklerden sakınmayı teşvik ediyorsa (-ki öyledir-)?
13. Hiç düşündün mü? Ya bu (adam, Hakkı) yalanlıyor yüz çeviriyorsa? (-ki öyle yapıyor- O zaman bu yaptığı kendisi için iyi olur mu?)
14. (Bu adam,) Allah’ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?
15. Hayır hayır! Eğer bu adam tutumundan vazgeçmezse o yalancı günahkârı perçeminden (saçından) yakalayıp (cehenneme) sürükleyeceğiz.
16. Evet, o yalancı, ar damarı çatlamış inkârcıyı (saçından tutup sürükleyeceğiz).
17. O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın da görelim.
18. Biz de o gün zebanileri (cehennem görevlilerini) çağıracağız.
19. Hayır! Sakın ha! Onun tehditlerine boyun eğme (çünkü onun yolu sapıktır)! Sadece (Rabbine) boyun eğ/teslim ol ve (O’na) yaklaş!