Müzzemmil suresi, Mekke döneminde inmiş olup 20 ayettir. Sure adını, birinci ayette geçen ve “örtünüp bürünen” anlamına gelen “el-Müzzemmil” kelimesinden almıştır. Sûrede Hz. Peygamberin nübüvvet görevine hazırlanmasını sağlayacak ilkeler ortaya konarak kendisine zor bir görev yükleneceği ve sorumluluğu ağır bir mesaj gönderileceği onun için kendisini eğitmesi gerektiği vurgulanıyor. Kur’an’ı belli bir düzen içinde düşüne düşüne okuması ve Rabbinin şanını yücelterek O’na gönülden bağlanması emrediliyor. Hz. Peygambere, inkârcıların çirkin ve incitici sözlerine karşı sabırlı olması tavsiye edildiği sûrede inkârcıların kıyametin kopmasından itibaren karşılaşacakları azaba değinilerek Firavunun da ağır bir azaba yakalandığı örneği veriliyor ve bunların Rablerine ulaşmak isteyenler için bir öğüt olduğu ifade ediliyor. Elden geldiğince Kur’an okuyup ibadet edilmesi, namazın aksatılmadan ikame edilmesi, zekâtın verilmesi, Allah rızası için hayırlar yapılması, infak edilmesi ve Allah’tan af dilenmesi gerektiği anlatılıyor.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1. Ey vahye bürünerek takva elbisesi giyen (Nebi)!
2. Birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk.
3. Gecenin yarısında veya ondan biraz eksilt!
4. Ya da buna biraz ekle. Ve Kur’an’ı belli bir düzen içinde düşüne düşüne oku! Bkz. 25/32
5. Çünkü biz sana sorumluluğu ağır olan bir mesaj bırakacağız.
6. Doğrusu gece vakti (motivasyon bakımından) zihin (gündüzden) daha zinde olur. Okunanlar daha da berraklaşır (derin anlamlara nüfuz eder).
7. Zira gündüz, senin uzun süre uğraşacağın işler olacaktır.
8. Rabbinin adını an (O’nu düşün) ve bütün benliğinle/varlığınla yalnız O’na yönel (O’na teslim ol)!
9. O doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka İlah yoktur. O halde sen yalnız O’na sığın, yalnız O’na güven!
O, bütün zamanların ve mekânların mutlak Hâkimidir. Ne Doğu tarihin ilk süper gücü olan Pers İmparatorluğunun ne de Batı Romalılarındır. Doğudaki ve batıdaki bütün devletler, ülkeler, milletler Allah’ındır ve oralardaki tek otorite de O’dur. Güneşin doğduğu ve battığı bütün yerlerin sahibi Allah’tır ve her şey O’nun kudretiyle varlığını sürdürmektedir. “… Gerçek şu ki, yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Ancak, istikbal Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlarındır…” (A’râf 7/128)
10. Onların söyledikleri (çirkin, incitici, aşağılayıcı sözleri)ne karşı sabrederek mücadeleye devam et! İrtibatı tamamen kesmeden, anlayışlı ve hoşgörülü davranarak, onlardan uzak dur!
11. Nimet içerisinde yüzen o yalancıları bana bırak ve onlara biraz daha zaman tanı!
12. Hiç şüphesiz, bizim yanımızda ağır prangalar, boyunduruklar, yakıcı bir alev vardır,
13. Boğaza takılıp kalan ve öteye geçmeyen berbat bir yiyecek ve acıklı bir azap vardır.
14. O gün, şiddetli bir sarsıntıyla yeryüzü ve dağlar sarsılır ve hepsi de esintiyle tozan kum yığınlarına döner.
15. (Ey insanlar!) Gerçekten biz, Firavuna resul gönderdiğimiz gibi, size de örnek/model olacak bir resul gönderdik.
16. Firavun, gönderdiğimiz resule karşı geldi de kendisini sert bir azapla yakalayıverdik.
17. Hal böyle iken hala küfürde direnmeye devam ederseniz, çocukların bile ak saçlı ihtiyara çevrileceği bir gün(ün şiddeti)den nasıl korunacaksınız?
18. O günün dehşetinden gökler bile parçalanır ve Allah’ın sözü kesinlikle yerine gelir.
19. Bu (ayetler size) bir öğüttür, hatırlatmadır! Dileyen, (bu öğütten yararlanarak) Rabbine doğru yol tutar.
20. Senin ve bazı arkadaşlarının, gecenin ya üçte ikisine yakın bölümünü ya yarısını ya da üçte birini uyanık/ayakta geçirdiğini Rabbin biliyor. Gecenin ve gündüzün sürelerini yaratan ve belirleyen Allah’tır. O, sizin buna dayanamayacağınızı bildiği için yükünüzü hafifletti (farz kılmayıp onu kolaylaştırdı). Onun için Kur’an’dan kolayınıza geldiği kadar okuyun (gece ibadetini kolayınıza geldiği gibi yapın). Aranızda hastalar olacağını, bir bölümünüzün Allah’ın lütfettiği geçim payını elde edebilmek için yeryüzünde oradan oraya koşacağını, bir bölümünüzün de O’nun yolunda savaşacağını Allah biliyor. Öyleyse ondan kolayınıza gelecek kadar okuyun. Namazı aksatmadan ikame edin ve zekâtı verin. Allah’a gönül hoşluğu ile farz olandan başka hayırlar ve infaklar da yapın. Çünkü hayır olarak ne yaparsanız onu Allah yanında daha kıymetli ve mükâfatı daha büyük olarak bulacaksınız ve Allah’tan bağışlanmanızı dileyin. Hiç kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Bkz. 2/245, 57/11, 18